X-Men filmlerinde Magneto rolündeki performansıyla büyük kitlelerin beğenisini kazanan, bunun dışında Steve McQueen’le çektiği etkileyici dramalarla tanınan Michael Fassbender son dönemde titiz ve soğukkanlı bir seri katili canlandırdığı Netflix yapımı The Killer’da dikkat çekmişti. Almanya ve İrlanda asıllı BAFTA ödüllü aktör, bu yıl ise geçtiğimiz haftalarda vizyona giren suç gerilimi Black Bag ile karşımızda. Yönetmen koltuğunda Steven Soderbergh’in oturduğu ve başrolde kendisine Cate Blanchett’in eşlik ettiği filmde Fassbender, eşiyle beraber İngiliz istihbarat servisi için çalışan bir casusu canlandırıyor.
Michael Fassbender’ın filmografisine göz atıp, hafızanızı tazelemek istiyorsanız doğru adrestesiniz! JustWatch ekibi olarak hazırladığımız bu liste sayesinde Fassbender’ın kariyerine damga vuran performanslarını ve söz konusu filmleri nereden izleyebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Shame (2011)
Michael Fassbender, kariyerinin en dokunaklı ve çarpıcı performanslarından birine Steve McQueen’in Shame filminde imza attı. Filmde New York’ta yaşayan seks bağımlısı yönetici Brandon’ı canlandıran Fassbender bu rolüyle Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Bar şarkıcısı olarak çalışan kız kardeşi Sissy’nin (Carry Mulligan) ona haber vermeden evinde birkaç gün geçirmek için gelmesi Brandon’ın düzenini altüst eder. Fassbender, seks takınıtısı yüzünden kendisinden nefret eden ve bitmek bilmeyen bir utanç duygusuyla boğuşan Brandon’ın tüm iç çelişkilerini ve kırılganlığını başarıyla ekrana taşıdığını söylemek mümkün.
Inglourious Basterds (2009)
Quentin Tarantino’nun Nazi Almanyası ve 2. Dünya Savaşı’nın gidişatını kendine özgü üslubuyla yeniden yazdığı Inglourious Basterds, çok sayıda oyuncusunun birbirinden başarılı performanslarıyla hafızalarda iz bırakan bir film. Amerikalı Yahudi askerlerin Hitler’e suikast düzenlemek amacıyla organize ettikleri operasyonu konu edinen filmde Fassbender, Teğmen Aldo Raine’le (Brad Pitt) beraber çalışan İngiliz komutan Archie Houx’u canlandırdı. Alman askeriymiş gibi davranan ancak içki siparişi verirken yaptığı el hareketiyle kimliğini ele veren Houx’un sahnesi bugün bile filmin en ikonik sahnelerinden biri olarak hatırlanıyor.
Steve Jobs (2015)
2011 yılında hayatını kaybeden Apple’ın kurucu ortağı ve CEO’su Steve Jobs, bu dönemde popüler kültürde epey dikkat çeken bir figür haline gelmişti. Ashton Kutcher’ın başarılı iş adamının gençliğini canlandırdığı Jobs’ın ardından Danny Boyle, senaryosunu Aaron Sorkin’in yazdığı bir biyografi filmi daha çekti. Steve Jobs filminde başrolü üstlenen Michael Fassbender’ın performansı, özellikle Jobs’un çalışma arkadaşları ve yakınları tarafından büyük beğeni topladı. Jobs’un hayatının ilk Macintosh bilgisayarının piyasaya sürüldüğü zamandan iMac lansmanına kadarki 14 yıllık dönemini kapsayan film, başarılı CEO’nun kızı Lisa’yla olan çalkantılı ilişkisini merkezine aldı.
The Killer (2023)
David Fincher’ın Fransız bir grafik roman serisinden beyazperdeye uyarladığı The Killer, Fassbender’ın son yıllarda en çok konuşulan filmlerinden bir tanesi. Prensip sahibi ve son derece titiz bir tetikçinin, bir görevinde başarısız olması üzerine kız arkadaşının saldırıya uğraması ve işverenleri tarafından bir hedef haline gelmesini konu edinen film, tetikçinin hep peşindekileri alt etme hem de sevgilisinin intikamını alma çabalarına odaklanmıştı. Fassbender’ın dış ses aracılığıyla anlatıcı olarak da yer aldığı filmde, kalabalıklar içinde “hiç kimse” olmaya çalışan, gerçek kimliğine dair hiçbir şey öğrenemediğimiz bu anti-karakteri olabilecek en mesafeli şekilde ekrana taşıdığı için başarılı bir performansa imza attığını söyleyebiliriz.
Frank (2014)
Başarılı oyuncunun kariyerine baktığımız zaman genelde daha ağır ve ciddi konulara sahip dramalarda rol aldığını görmek mümkün. Bu açıdan, Lenny Abrahamson’un yönettiği Frank adının geçirilmesini hak eden bir istisna. Filmde kafasında kocaman bir başlıkla dolaşan eksantrik müzisyen Frank’i canlandıran Fassbender, yüzü görünmediği için duygularını yalnızca sesi, vücudu ve jestleriyle yansıtmaya çalıştığı bu zorlu rolün de layığıyla altından kalkarak eleştirmenlerin beğenisini topladı.
Fish Tank (2009)
Genellikle sorunlu ilişkilere sahip alt sınıf ailelerin ve gençlerin hayatlarını merkezine alan toplumsal gerçekçi filmleriyle tanınan Andrea Arnold’un Fish Tank filminde Michael Fassbender ahlaki açıdan oldukça kompleks bir figür olan Connor O’Reily rolünde derinlikli bir karakter portresi çizdi. 15 yaşındaki yalnız ve asi Mia’nın annesi Joanne’ın yeni sevgilisi Connor, genç kıza yakınlık gösterip, onun ilgisini manipüle etmekten çekinmeyen; işler ciddileştiğinde de kendi çıkarlarından başka hiçbir şeyi umursamayan bir karakter olarak çıktı karşımıza. Fassbender, bencil ama bir o kadar da karizmatik Connor’la iyi-kötü gibi net kalıplara sığmayan derinlikli bir performansa imza attı.
12 Years a Slave (2013)
Fassbender, Steve McQueen’le üçüncü işbirliğine imza attığı 12 Years a Slave ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında ilk Oscar adaylığını kazandı. Solomon Northup’un aynı adlı özyaşam öyküsünden uyarlanan film, Northup’un özgür bir müzisyen olmasına rağmen kandırılıp kaçırılarak Güney’e bir köle olarak satılmasını ve 12 yıl boyunca esaret altında yaşamasını konu edindi. Fassbender filmde sadist, acımasız toprak sahibi Edwin Epps rolünü üstlendi.
X-Men: First Class (2011)
Fassbender, kariyerinin önemli performanslarından biri, X-Men serisinin prequellarında canlandırdığı Erik Lehnsherr / Magneto karakteriydi. Önceki filmlerde Ian McKellen’ın hayat verdiği Magneto’nun henüz genç bir mutantken Charles Xavier’le tanıştığı dönemi ve aralarında yeşeren dostluğu konu edinen X-Men: First Class’ta Fassbender’ın rol arkadaşı James McAvoy’la aralarındaki kimya seyircinin beğenisini topladı. Başarılı oyuncu bu filmde Erik’in, İkinci Dünya Savaşı’nda soykırım yüzünden yaşadığı travmaların ilerde kişiliğini ve inançlarını nasıl şekillendirdiğini incelikli bir şekilde beyazperdeye yansıttı ve Magneto karakterine derinlik katarak Marvel hayranlarının sempatisini kazandı.
Prometheus (2012)
Michael Fassbender, X-Men dışında Hollywood’un en ünlü bilim kurgu serileri arasında kabul edilen Alien’ın prequel filmlerinde Prometheus gemisinin bakımından sorumlu android David’i canlandırdı. Ridley Scott’un yönetmenliğini üstlendiği Prometheus’ta Fassbender, çocuksu merakı, soğukkanlılığı ve bu iki unsuru bir arada barındırmasıyla ortaya çıkardığı tehditkar izlenimle özgün bir karakter inşa etmeyi başardı. Fassbender’ın performansı hem seyirci hem de eleştirmenler tarafından beğenilince serinin devam filmi Alien: Covenant’ta David’in yanı sıra daha ileri bir model olan Walter rolünü de üstlendi ve bu ikili rolle performansına daha da derinlik kattı.
Slow West (2015)
Oyuncunun kariyerinden bahsedilirken pek adı geçirilmese de John Maclean’in ilk uzun metrajı Slow West’te de Fassbender, ilgi çekici bir karaktere imza atmıştı. Başrolü Kodi Smit-McPhee’yle paylaşan oyuncu filmde Silas Selleck isimli bir ödül avcısını canlandırdı. Smit-McPhee’nin karakteri Jay Cavendish’le yolu kesişen Silas, Jay’in âşık olduğu genç kızın ve babasının başlarına ödül konduğunu öğrenince Jay’e yardım edeceğini söyleyip aslında 2000 dolarlık ödülün peşine düşmüştü. Zaman geçtikçe Jay’e bağlanan Silas’ın geçirdiği ahlaki değişimi vurgulayan bir oyunculuk ortaya koyan Fassbender, bu rolle kanun kaçağı tarzı anti-kahraman figürüne modern bir yorum getirmişti.
Michael Fassbender’ın filmlerini Türkiye’de nereden izleyebilirim?
JustWatch ekibinin hazırladığı streaming rehberi sayesinde Michael Fassbender’ın en başarılı performanslarını sergilediği bu on filmi Türkiye’de hangi dijital platformlar aracılığıyla izleyebileceğinizi öğrenin. Sayfada yer alan kiralama, satın alma ve abonelik seçeneklerini filtreleyerek size en çok hitap eden platformu kolayca bulabilirsiniz.