Gerek çizgi romanlarda gerek sinema uyarlamalarında Batman evreninin en ikonik kötülerinden biri kabul edilen Oswald “Oz” Cobb (çizgi romanlarda Cobblepot), namı diğer Penguin, son olarak Matt Reeves’in 2022 tarihli The Batman filminde yer almıştı. Colin Farrell, neredeyse tanınmaz hale geldiği bu rolüyle, filmin devamı niteliğindeki spin-off dizisi The Penguin’de bir kez daha karşımızda.
Reeves’in filminde Falcone Suç Ailesi’ne bağlı bir gangster olarak tanıdığımız Oz Cobb, Riddler’ın işlediği cinayetlere bağlantılı olabileceği gerekçesiyle sorgulanmıştı. Cobb işlemediği suçlar yüzünden zan altında bırakılsa da Riddler’ın esas hedefinin Salvatore Maroni’ye ihanet eden Carmine Falcone olduğu ortaya çıkmıştı.
Türkiye’de blutv üzerinden izlenebilen The Penguin dizisinde ise, Riddler’ın Falcone’yi ortadan kaldırmasıyla Gotham Şehri’nin suç imparatorluğunu ele geçirmek için harekete geçen bir Oz’la karşı karşıyayız.
The Penguin, esasen Batman çizgi roman evrenine dayansa da özellikle Amerikan popüler kültüründeki gangster ve mafya figürlerinin sinema ve televizyondaki temsillerinden beslenen bir dizi olma özelliği taşıyor. The Penguin’i izleyen veya izlemeyi düşünenler için hazırladığımız bu mini rehberde, diziye ilham kaynağı olmuş yapımlar kadar benzer bir tarza ve yaklaşıma sahip yapımları da bulabilirsiniz.
Colin Farrell, her ne kadar etkileyici performansıyla karaktere yepyeni bir boyut katsa da bu Penguin karakterinin beyazperdede (ve televizyonda) ilk görünüşü değil. Batman Dönüyor filminde Danny DeVito’nun canlandırdğı ve Tim Burton’ın nev-i şahsına münhasır tarzının tüm niteliklerini taşıyan Penguin’i anmamak olmaz. FOX’ta yayınlanan Gotham dizisinde ise çok daha genç ve henüz yükselişte olan bir Oswald Cobbblepot karşımıza çıkıyor. Penguin karakterinin farklı temsillerini merak eden seyirciler bu iki yapıma bakmadan geçmemeli!
The Penguin dizisi ise esasen güç elde etme hırsına ve bu uğurda yapılabileceklere dair bir hikâye anlatıyor ve bu bağlamda dizinin yaratıcısı Lauren LeFranc’ın da röportajlarında belirttiği üzere özellikle Brian de Palma’nın kült klasiği Yaralı Yüz’ü akla getirdiğini söylemek mümkün. Yükselmeye ve konumlarını garantiye almaya çalışan mafya anlatıları göz önünde bulunursa Sıkı Dostlar ve Uzun Kutsal Cuma gibi filmler de The Penguin için bir referans olarak düşünülebilir.
Mafya kültüründe “aile” kavramının ne kadar önemli olduğunu herkes bilir. The Penguin’de özellikle Falcone ailesi aracılığıyla ekrana yansıyan temsillerin izlerini ise Baba ve The Sopranos gibi klasiklerde gözlemek mümkün. Çok sayıda seyircinin, kişiliği, tavırları ve özellikle annesiyle olan ilişkisi sebebiyle Oz Cobbs karakterini Tony Soprano’yla kıyaslamasına şaşmamalı. Dizinin estetik dünyası ve Gotham City’nin karanlık, tekinsiz ve günümüzde geçmesine rağmen eskiyi andıran atmosferinin ise Peaky Blinders ve Boardwalk Empire gibi dönem dizilerini akla getirdiği kesin.
The Penguin, çizgi roman evrenlerinin gerçeklikten uzak, plastik dünyalarına meydan okuyan ve ağırlık katan yapımların en yeni örneklerinden bir tanesi. Christopher Nolan’ın Batman serisiyle başlayan ve Matt Reeves’in farklı bir estetikle yeni bir boyut kattığı bu sinema yaklaşımının bir benzerini Todd Philipps’in Joker ve Joker: İkili Delilik filmlerinde de görüyoruz. Eğer siz de genellikle tek boyutlu bir biçimde tasvir edilen kötü karakterleri, kompleks kahramanlara dönüştüren filmlerden hoşlanıyorsunuz bu seriye de göz atmayı unutmayın.