Son dönemde korku sinemasının yükselen yıldızları arasından yer alan Robert Eggers’ın F. W. Murnau’nun dışavurumcu klasiğini uyarladığı Nosferatu geçtiğimiz günlerde vizyona girdi. Başrollerinde Bill Skarsgård, Lily-Rose Depp, Nicholas Hoult ve Willem Dafoe gibi isimlerin yer aldığı film, Bram Stoker’ın gotik romanından, sinemadaki birçok korku klasiklerinden izler taşıyor. Seyirci üzerinde sahici bir etki yaratmak adına detaylara ve yarattığı atmosfere önem vermesiyle bilinen yönetmenin izinden Nosferatu’ya ilham kaynağı olan yapımları sizler için bir araya getirdik.
Nosferatu, Alman dışavurumcu estetiğiyle özdeşleştirilen Murnau’nun tek gotik klasiği değil elbette. Alman edebiyatının ve folklörünün önemli metinlerine dayanan 1926 tarihli Faust, Robert Eggers’ın röportajları sırasında referans olarak gösterdiği filmlerden bir tanesi. Faust isimli bir simyacının başarı ve şöhret karşılığında Mephisto adlı iblisle anlaşma yapmasını konu edinen filmin, aslında masum bir karakterin, kötücül bir gücün etkisi altında kalmasını anlatması sebebiyle Ellen ve Kont Orlok’un arasındaki ilişkiyi akla getirdiğini de söylemek mümkün. Eggers’e özellikle ilham kaynağı olan unsur ise, filmde Mephisto’nun tüm köye veba salgınını getirirken kanatlarıyla gökyüzünü kapladığı sahne. Bu sahneye benzer bir sekans Eggers’in filminde de yer alıyor.
Murnau, Stoker’ın romanının izinsiz bir versiyonunu çekse de ilk resmi uyarlamaya Tod Browning 1931 yılında imza atıyor. Bela Lugosi’nin etkileyici performansıyla sinema tarihine geçen Dracula’nın açılış sahnesi Eggers’in filmine ilham kaynağı olmuş. Wired’a verdiği röportajda bu sahneye değinen yönetmen, Hutter’ın at arabasıyla Orlok’un şatosuna yaklaşırken çektiği kısımlarla bu sahneye kendi yorumunu getirdiğini belirtmiş. Yine aynı yıl Archie Mayo tarafından çekilen Svengali’nin de, genç bir kadın ve onu baştan güçlü ve şeytani bir figüre yer vermesi sebebiyle Nosferatu’yu çağrıştırdığını söyleyebiliriz.
İngiliz yönetmen Thorold Dickinson’ın Puşkin’in aynı adlı kısa hikâyesinden uyarladığı filmi The Queen of Spades, konusundan ziyade biçim ve estetiğiyle Eggers’e ilham kaynağı olan bir korku filmi. Kamera kullanımının ve kompozisyonlarını son derece etkileyici bulduğunu belirten Eggers, filmin atmosfer yaratma konusunda çok başarılı olduğunu belirtiyor. CGI yerine pratik efekt kullanımını yeğleyen yönetmen, Queen of Spades’teki karlı Rus sokaklarını örnek almış.
Şimdiye kadar verdiğimiz örnekler genelde belli sahnelerde referans noktaları görevi görmeleriyle dikkat çekerken, Eggers, Jack Clayton’ın The Innocents’ını Nosferatu’nun en temel ilham kaynaklarından biri olarak nitelendiriyor. Deborah Kerr’in canlandırdığı Bayan Giddens’ın mürebbiye olarak çalıştığı evin hayaletli olduğuna inanmaya başlamasını konu edinen filmin gerek gotik atmosferi gerek karakterin yaşadığı psikolojik çöküntü ve paranoya hali bağlamında özellikle Lily-Rose Depp’in canlandırdığı Hellen’ın deneyimlerine benzediğini söylemek mümkün.
Korku türüyle bağlantısı oldukça zayıf olsa da Eggers’ın tüm zamanların en iyi korku filmleri arasında saydığı Ingmar Bergman imzalı Cries and Whispers, Nosferatu’yu çekerken özellikle oyunculuk performanslarıyla aklının köşesinde yer etmiş. Ama oyunculuk dediğimizde Lily-Rose Depp’in belki de en çok kıyaslandığı Isabelle Adjani’nin başrolde oynadığı unutulmaz Andrzej Zulawski filmi Possession’u anmadan geçmek olmaz. Werner Herzog’un Nosferatu uyarlamasında Lucy Harker rolünü de üstlenen Adjani’nin Possession’daki performansını Lily-Rose Depp’in Ellen Hutter karakteri için sık sık referans olarak gösterdiğini görüyoruz.
Nosferatu’nun yapım tarihi açısından günümüze en yakın ilham kaynağı ise Mel Brooks’un yönettiği Dracula parodisi Dracula: Dead and Loving It. Eggers’un senaryo yazım sürecinde faydalandığı film, yönetmene vampirler konusunda uzak durması gereken klişeler konusunda yol göstermiş.