Geçtiğimiz günlerde vizyona giren Joker: Folie à deux senenin en çok merak edilen filmlerinden bir tanesi olsa da seyirci nezdinde büyük hayal kırıklığına sebep oldu. Phillips’in Scorsese ve Coppola gibi büyük ustalardan ilham aldığı filminin yazılanların aksine özgün bir süper kahraman olduğunu düşünüyorsanız yönetmenin imge dünyasını besleyen bu filmleri de incelemek ilginizi çekebilir. Filmlerin ücretli veya ücretsiz izleme seçeneklerine göz atarak onlara Türkiye’de hangi platformlar üzerinden erişiminiz olduğunu da öğrenebilirsiniz.
Todd Phillips, 2019 yılında Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’ı kazanıp Oscar sezonunda fırtınalar estirdiği dönemde Joker hem süper kahraman filmlerinin hayranlarının hem de genel anlamda sinema çevrelerinin takdirini toplamıştı. DC Evreni’ne dayanan farklı uyarlamalarda daha önce Jack Nicholson ve Heath Ledger gibi isimlerin canlandırdığı Joker karakterine daha karanlık ve ağırbaşlı bir yorum getiren Phillips, komedyen olma hayalleri kuran, ancak toplumdan gördüğü kötü muameleler yüzünden hezeyanlarının pençesine düşerek katil olan Arthur Fleck’in hikâyesini anlatmıştı bizlere. Joker, kısa sürede kendisinden önce gelen ve tarz olarak filme ilham kaynağı olan anti-kahraman anlatılarıyla beraber anılmaya başlanmıştı. Gitgide tektipleşen DC ve Marvel dizi ve filmlerinden sonra karakter derinliği ve görsel dünyasıyla süper kahraman filmlerine yeni bir soluk getiren Joker’in, benzer tarzlara sahip The Batman ve The Penguin gibi yapımlara da ilham kaynağı olduğunu söylemek mümkün.
Todd Phillips’in birkaç yıl aradan sonra çektiği devam filmi Joker: Folie à deux ise ilk filmi hem çok sevenleri hem de nefret edenleri eşit oranda şaşırttı ve beklentileri karşılıksız bıraktı diyebiliriz. İşlediği cinayetlerin ardından yargılanmak üzere hapse atılan Arthur’un ona âşık olan Lee Quinzel’le tanışmasına ve mahkeme sürecinde Arthur ve Joker kimliği arasında yaşadığı gelgitlere odaklanan filmle ilgili en büyük sürpriz müzikal türünde çekilmesi oldu. DC Evreni’nde yakın zamanda Margot Robbie’nin hayat verdiği Harley Quinn’e Phillips’in versiyonunda ise Lady Gaga canlandırdı. Farklı türlerden beslenen ve çeşitli eski filmlere gönderme yapan Joker: Folie à deux’nün, bu açıdan iyisiyle kötüsüyle “özgün” bir film olduğunu not düşerek başlayabiliriz. Bu bağlamda alışılagelmiş kategorilere sığmayan filmin tarzını, yine post-modern bir müzikal olan Annette’e veya görüntü yönetmeni Lawrence Sher’in de röportajında belirttiği üzere Francis Ford Coppola’ın gişede başarısızlığıyla ikonikleşmiş müzikali One From the Heart’a benzetmek mümkün.
Arthur Fleck karakterine ve yolculuğunda baktığımızda, Phillips’in de daha önce dile getirdiği üzere ilham kaynakları arasında elbette Martin Scorsese’nin Taxi Driver ve The King of Comedy filmleri yer alıyor. Taxi Driver özellikle kanunun yetersizliği karşısında kendi adaletini kendi sağlamaya çalışan “vigilant” temsilinin bir arketipini sunarken, The King of Comedy, başarısız bir amatör komedyenin kariyeri konusunda hezeyanlara kapılması ve başka bir komedyene kafayı takması açısından Joker’in ana aksıyla benzeşmekteydi. Scorsese’nin filminde başarısız komedyen Rupert Pupkin’i canlandıran Robert de Niro’nun, Joker’de Arthur Fleck’in hayallerinde bir ikon olarak benimsediği televizyoncu Murray Franklin rolünü oynamasına da şaşmamak gerek. Phillips’in yarattığı bu karanlık dünyanın görsel ve estetik izlerini yine bu dönemlerde çekilen ve Yeni Hollywood’un demirbaşları kabul edilen Network, Serpico veya Dog Day Afternoon gibi filmlerde bulmak da mümkün.
Joker: Folie à deux’yü Arthur’un yaşadığı kişilik bölünmesi sebebiyle Fight Club’a, toplum üzerinde kontrolden çıkan anarşik etkileri sebebiyle V for Vendetta’yla veya eksantrik seri katil temsilleri açısından The Clockwork Orange ve American Psycho’ya benzetenler de yok değil. Bu kıyaslamalar özellikle ilk film nezdinde haklıymış gibi görünse de Joker: Folie à deux’yle Todd Phillips’in tam da bu anti kahraman figürünü yok etmeye çalışarak, kendi sinemasını imha ettiğini söylemek daha yerinde olur aslında. Bu yüzden beğenilmemek pahasına “hayran servisi” yapmaktan kaçınan Joker: Folie à deux’yü Matrix Resurrections ile benzer bir noktada konumlandırabiliriz belki de.
Anti-kahramanın zaferini değil de trajik yıkımını anlatan Joker: Folie à deux, şimdilik ana karakteriyle benzer bir sona sahipmiş gibi görünse de ilerde seyirci tarafından yeniden benimsenip benimsenmeyeceğini zaman gösterecek.